Büyük çığlıklar atarak doğmuşum. İskenderun sahilindeki eski doğumhanede. Beni duyanlar olmuş hatta. Baba tarafının yedi çocuğunun en büyük oğlunun ilk çocuğuymuşum. O zamanlar ultrason olmadığı için tahminler erkek çocuk üzerineymiş. Dünya üzerinde giyeceğim ilk kıyafetlerim maviymiş, oyuncaklarım top, araba, tüfekmiş. Adım Serhat olacakmış. Sınır boyu demek belki bilirsiniz. Hemen her adımım belliymiş. Nasıl yetiştirileceğim, nerede okuyacağım yani kısaca hangi edinim ve öğrenimler kazanacağım belliymiş.
Annemden ayrıldığım anda annem sormuş ‘Ne oldu cinsiyeti?’ ebe hanım ‘Pespembe bir kızın oldu.’ demiş kocaman gülerek. Annem şaşırmış ama çok mutlu olmuş. Ailem şaşırmış ama beni baş tacı etmiş ve hem bir kız çocuğu hem de bir erkek çocuğu gibi yetiştirmeye karar vermişler. Adımı babam koymuş Güllerin Şah’ı diye. Çünkü ona göre ben bir Şahmışım.
Ben top da oynadım, erkek arkadaşlarımla bisiklet yarışı da yaptım, kız arkadaşlarımla evcilik de oynadım. Eğitimim milli duygularla hayal gücümü tetikleyen dede, anneanne, babaanne hikayeleriyle yani ata hikayeleriyle oldu. Ülküm hep yükselmek ve ileri gitmekti.
Ailemin tarihçesi çoğu insandan hatta İskenderunlu’dan farklıydı. Çünkü babaanne tarafım Kırım Tatarhan’dan gelerek Lazkiye’den Mersin’e göçmüş bir aileydi. Eşi dedem Terzi Gübüş Belen’liydi. Dedemler Kırımdan Kayseri Develi ilçesine gelmiş ve daha sonra iki dağ arasında bulunan Belen geçidine yerleştirilmişler. Yani onlara ‘’Derbent’’ demişler. Bir nevi korucu yani vatana belen geçidinden sızmaları önlemek için görev almışlar. Anneannem Dörtyollu ama dedemin büyük büyük babaları İzmir’de Efelerdi. Muhteşem ahenkli sofralarımız vardır bizim. Ailemin dokusu Asya olmasına rağmen Batı’nın da gelenek ve görenekleriyle bezilidir.
Aile toplantılarımızda babam harika hikayelerimizi anlatır en çok da soyadımızı veren rahmetli Kazım Karabekir’den bahsederdi. Çünkü Kurtuluş Savaşı’nda büyük büyük dedem savaş alanında yaralanan arkadaşını kurşun yiyeceğini bile bile sırtlamış ve hayatını kurtarmıştı. Bu yüzden soyadımız Erdener’dir yani Kazım Karabekir’in deyişiyle Askerden Askerdir.
Peki ya öncesi? Neden İskenderun? Kimiz biz? Bu topraklardan büyük insanlar geçti. Neyiz?
İpek yolları, Baharat Yolları, büyük savaşlar, ticarete açılan körfezimiz. Biz kimiz ve neredeyiz?
Adımızın hikayesi bambaşka. Büyük İskender Asya’yı fethetmeyi gözüne koyduğunda ilk gerçek ve büyük stratejik savaşını tam Erzin ve İskenderun arasında bir yerde kazanmıştı. Büyük Pers Kralı Darius’u müthiş bir bozguna uğratarak ilk İskenderiye şehrini buraya kurdu. Sonra Babil sonra Asya’nın büyük bir bölümünü aldı.
Neden?
Neden bir Makedonyalı Yunan topraklarıyla yetinmedi ve Asya’ya gözünü dikti?
Çünkü bir dünya insanıydı. Fikri toprakları ele geçirirken kana bulamak ve vahşet yaratmak değildi. Eğitimsiz ve kültürü olmayan topraklara kendi ülkesinin savaş taktiklerinden, eğitim, öğretimine kadar tüm dünyayı büyük bir medeniyet yapmak istiyordu. Muhtaç olanlara yardım etmek, giyinmeyi bilmeyenlere, okumayı, yazmayı bilmeyenlere vizyon vermek istiyordu. Amacının çoğuna ulaştı. Bu topraklara tarımı, kültürü, birliği, gücün varlığını gösterdi. Adımız farkında mısınız hala İskenderUN?
Şimdi yakın geçmişe bakalım. Atatürk kısacık ömrünün son günlerinde Hatay dedi ve bizi Anadolu’ya dahil etti. Özgürlüğümüzü yeniden bize verdi. Alfabemizi, denizlerimizin özgürlüğünü, topraklarımızı, birçok başka kültürden oluşan toprağımızı tek bayrak altında topladı. Aynı Büyük İskender gibi büyük bir insandı. Dünya insanıydı.
Bu ahenkle yıllarca geçen zamana karşılık biz bu mirası nasıl koruyoruz? Bu kadar kültür seviyemiz, bilinç seviyemiz, teknoloji seviyemiz yükselmişken neden bazı konularda hala Büyük İskender’in fethetmediği topraklar gibi geri kalmışlığı seçiyoruz?
Liderler seçiyoruz bizleri doğru şekilde yönetsinler diye. Gördüklerimin çoğu güç zehirlenmesi yaşıyor ve lider olarak topraklarımızı verimli, işleyen, parlayan, birlik yapan bir model çerçevesinde yapacağına, duruyor. Büyük İskender ve Atatürk’ün çok sağlam silah arkadaşları, akıl hocaları vardı. Her ne olursa olsun tekliği değil, bütünlüğü düşünürlerdi. Şimdiki liderlere ne oldu?
Tarihimizi bilmezsek yok oluruz. Bu konuda Hatay il ve ilçe kültür müdürlerini inanılmaz zayıf buluyorum. Neden mi? Şimdi size bir kaç kelime yazacağım ve onları Google’dan aratmanızı rica edeceğim ve hangisi ya da hangilerini biliyorsunuz ve şu anda 8 yaşındaki bir çocuk, 17 yaşında bir ergen ya da 45 yaşında bir orta yaşlı biliyor mu bir araştırın.
Kelimeler: KAT’İSSON – MYRİANDROS – ŞANEL
Cevaplarını instagramdaki @teknolojimenajeri sayfama mesaj olarak bekliyorum.
Tarih ayak izidir. Dijital ayak izi geleceğe damgadır.
Harika bir hafta dilerim.