Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Gülşah ERDENER AKIN

Baktığın Benim, Gördüğün Sensin-1

Bir insana bakarken aslında çoğu zaman kendi iç dünyamıza ve anılarımıza bakarız. Karşımızdaki kişiyi gördüğümüzde, zihnimizde daha önce tanıdığımız, benzer özellikler taşıyan insanlarla kıyaslamaya başlarız. Yüz hatları, vücut dili, mimikleri ve konuşma tarzı; hepsi bizim geçmişteki deneyimlerimize dayanarak, samimi ya da samimiyetsiz bir izlenim oluşturmamıza yol açar. Aslında tanıştığımız kişi, bizde uyandırdığı beklentiler ve umutlar çerçevesinde şekillenir. Ancak, çoğu zaman karşımızdaki kişi bizim düşündüğümüzden çok daha farklı olabilir. Çünkü bir insanı gerçekten tanımak, başlı başına yeni bir dünyayı keşfetmek gibidir.

Bir kişiyi tanıyabilmek, onun özüne inebilmek, sadece dış görünüş veya ilk izlenimlerle mümkün değildir. Onu etiketlerimize göre değerlendirmeden, olduğu gibi görebilmek, derin bir farkındalık ve empati gerektirir. Bu noktada insan sarraflığı devreye girer; yani, pek çok insanla tanışmış, farklı kişilikleri gözlemleyip analiz etmiş kişilerin yeteneği. Ancak bu yetenek bile insan doğasının karmaşıklığını tamamen anlamak için yeterli olmayabilir.

Peki, çok fazla insan tanımış olmak, yeni tanıştığımız kişileri daha iyi analiz etmemizi sağlar mı? Elbette ki bu deneyim yardımcı olabilir, fakat yeterli değildir. Çünkü insan doğasının tüm uç noktalarını, vahşiliğini, iyimserliğini ve içsel derinliklerini anlamak için bu kavramları gerçekten yaşamak, deneyimlemek gerekir.

Bir diğer önemli nokta da; hayatımızda bize güzel bakan, değer veren insanların varlığıdır. Bu insanlar, bizim için unutulmaz anlar yaratır. Bu anlar o kadar değerlidir ki, onların varlığı bize mutluluk, huzur ve güven duygusu aşılar. Nitekim, “Güzel bakan güzel görür” derler.

Korkularımızdan, travmalarımızdan ve kendimize duyduğumuz güvensizlikten kurtulmak istiyorsak, önce kendimizi sevmeliyiz. Kendimizi sevdikten sonra, bize gerçekten değer veren, varlığımızı önemseyen ve saygı duyan insanları bulmak mümkündür. İşte o zaman, gerçekten “görmek”ten söz edebiliriz. Bakmak değil, görmek. Dünya’da benzer insanlar olabilir, fakat her birimiz parmak izlerimiz ve retinalarımız kadar eşsiziz.

Bu yüzden insanlara sadece kendi açımızdan bakmamalı, onları gerçek anlamda görmeliyiz. Gördüğümüzün biz olmadığını, karşımızdaki kişinin bir süre sonra kendi gerçek kişiliğini göstereceğini unutmamalıyız. Bu kişilik bazen iyi, bazen kötü olabilir; ama ne olursa olsun, karşımızdaki kişiyi gerçekten görmek ve anlamak, empati ve sabır gerektiren bir süreçtir. 

Dünya, bakış açımız kadar geniştir; ama gerçekten görmek, çok daha derin ve anlamlı bir deneyimdir..

Devam edecek…

SON HABERLER